29 Mayıs 2008 Perşembe

Bir iyi bir de kötü haber

Haberi Sporx'de okudum. Ne kadar doğru olduğu konusunda bilgim yok. İyi haber seneye Şampiyonlar Ligi maçlarında Ertem Şener olmayacak. Kötü haber ise Euro 2008 maçlarında olma ihtimalinin yüksek olması.
Bu arada haberin kendisi de Ertem Şener'in Atv'ye transfer olacağıyla ilgili. 10 gün önce "İlker Yasin'in altında çalışmak şöyle güzel, onun yollarına güller sererim." diyen adamın şimdi İlker üstadını bırakması da ilginç olur. Bir de transferi Euro 2008'den sonra yapar da o maçları da anlatmazsa tadından yenmez. Ama olur da 7 Haziran'dan önce bu iş gerçekleşirse, Atv'nin anlamsızca dizilerindeki oyunculara top sektirtip yapmaya çalıştığı Euro 2008 reklamlarının yeni yıldızı olur Ertem...

John Terry

Sistemsiz takım - Ters Köşe tercihler

Terim kadroyu dün açıkladı ama çıkardığı oyuncularla herkesi şok etti yine. İbrahim Kaş'ın gereksiz olduğunu ve çıkması muhtemel isimlerden birisi olduğunu daha önce burada yazmıştık. Ama Yıldıray ve Halil'i beklemiyordum açıkçası. Bu son değişikliklerden sonra açıkça ortaya çıktı ki tek forvet Nihat ve kanatlardan destekleyecek iki oyuncuyla 4-3-3 veya 4-5-1 tarzı bir oyun oynayacağız. Gökdeniz ve Tuncay kanatlardan destekleyecek iki isim olmaya yakın. Alternatifleri de Kazım ve Arda. Ortada ise Emre ve Aurelio'nun yeri garanti. Yıldıray gittiğine göre, ki kalsada bu ikilinin yanına saçma olurdu, en uygun aday Mehmet Topal gibi duruyor.

Yıldıray'ın çıkarılmasını bir nebze anlayabiliyorum Terim'in sistemine dayanarak. Ancak Halil'in çıkarılmasını kabullenemiyorum. Forvetler arasında fiziği en güçlü o. Uruguay maçında hala oturamadığını gördüğümüz bir sistemde, kanatların forvete destek vermeleri yerine çizgiden orta yapmaları durumunda Nihat yine istediği topları alamayacak ve böyle bir durumda Terim'in oyuna süreceği forvet Halil olmalıydı. Mevlüt de Semih de fizik olarak Nihat'la aynı oyuncular. Farklı olan tek oyuncu Halil'di ama Terim'in tercihi en çok gol atanlardan yana olmuş. Hala sistem oturtamadığımız ve ilk 11'ini belirleyemediğimiz kadromuz 9 gün sonra Euro 2008'de olacak. Kadrodan çıkarılan oyuncular beklenmeyenler olsa ne farkeder...

Biz olsaydık...

Wembley'de, İngilizler ABD'yi 2-0 yenmişler. Goller Terry ve Gerrard'dan. Özellikle Terry'e moral olmuştur umarım. Katılamadıkları turnuvanın başlamasına 9 gün kalmasına rağmen 71.000 kişi gelmiş Wembley'e. Acaba biz katılamasaydık kaç kişi toplayabilirdik Ali Sami Yen'de oynayacağımız bir hazırlık maçına. "İngilizler'de yabancı sınırlaması yok, o yüzden Şampiyonlar Ligi finalinde iki İngiliz takımı var." diye söylenip sınırlandırmanın kalkmasını isterken, asıl sorunun mentalitede olduğunu farketmek lazım biraz. 2006'ya katılamadığımızda Almanya'da oynadığımız hazırlık maçlarını kaçımız Tv'den takip ettik acaba? Bu arada Gerrard 10 numarayı giymiş ama fazla alışmasın. O formanın gerçek sahibi, birçok kişi bana katılmayacaktır ama, Owen'dır. Yanlış anlaşılmasın Gerrard'ı sevmediğimden değil, Owen'ı çok fazla sevmemdendir bu tutum...

Almanya Euro 2008

Löw; Jones, Marin ve Helmes'i evlerine yolladı, 23 kişilik kadroyu belirledi. Çıkaracak oyuncuları seçmekte çok zorlandığını söylemiş. Rahat olsun. Terim onun kadar düşünmemiştir bile. Turnuvada en güzel futbolu oynayacak olan takım olacaklar büyük bir ihtimalle. Ağır favorimdir Almanlar Euro 2008 için. Savunma kurgusunda bana göre Lahm sağda, Jansen solda oynamalı ama Löw sağda Friedrich ya da Fritz, solda Lahm'ı oynatacak büyük bir ihtimalle. Ortada Metzelder - Mertesacker'in, kalede de Lehmann'ın yeri garanti. Orta sahada Ballack, Frings ve Schweinsteiger üçlüsünün yanına 4. oyuncu kim olur bilemem. Forvette Klose kesin oynayacak ve gol krallığı için de en büyük aday. Partneri Podolski olacaktır. Klinsmann gibi Löw'ün de gözdesi ve kötü bir sezon geçirmesine rağmen 47 maç - 25 gol gibi harika bir istatistiği var Milli Takım'da. Bir parantez de Neuville için açmak lazım. 35 yaşındayken bile bu kadroya seçilmek önemli iş. Schneider'de yok bu sefer. En tecrübeli o olacak Lehmann'dan sonra. Söz konusu favorim olunca biraz fazla konuştum galiba. Kadro budur arkadaşlar...

Kaleciler: Jens Lehmann (Arsenal FC), Robert Enke (Hannover 96), René Adler (Bayer 04 Leverkusen).
Savunmacılar: Christoph Metzelder (Real Madrid CF), Per Mertesacker (Werder Bremen), Philipp Lahm (FC Bayern München), Arne Friedrich (Hertha BSC Berlin), Marcell Jansen (FC Bayern München), Clemens Fritz (Werder Bremen), Heiko Westermann (FC Schalke 04).
Orta Sahalar: Michael Ballack (Chelsea FC), Thomas Hitzlsperger (VfB Stuttgart), Simon Rolfes (Bayer 04 Leverkusen), Torsten Frings (Werder Bremen), Bastian Schweinsteiger (FC Bayern München), Piotr Trochowski (Hamburger SV), Tim Borowski (Werder Bremen), David Odonkor (Real Betis Balompié).
Forvetler: Miroslav Klose (FC Bayern München), Lukas Podolski (FC Bayern München), Mario Gómez (VfB Stuttgart), Kevin Kuranyi (FC Schalke 04), Oliver Neuville (VfL Borussia Mönchengladbach)

İtalya Euro 2008

Kadrodan çıkarılan son isim Montolivo oldu. Del Piero'yu çıkarsaydı pis sallardım Donadoni'ye. 23 kişilik kadro hazır. Nesta ve Totti olmadan Azzurri biraz daha zayıf. Özellikle savunmada Materazzi ilk 11 çıkacak büyük bir ihtimalle ve açıkçası pek de güvenilecek bir adam değil. Son Dünya Şampiyonu bu kupayı alır mı? Bana bu sefer zor gibi geliyor...

Kaleciler: Gianluigi Buffon (Juventus), Marco Amelia (Livorno), Morgan De Sanctis (Sevilla)
Savunmacılar: Fabio Cannavaro (Real Madrid), Marco Materazzi (Inter Milan), Christian Panucci (AS Roma), Andrea Barzagli (Palermo), Gianluca Zambrotta (Barcelona), Giorgio Chiellini (Juventus), Fabio Grosso (Lyon)
Orta Sahalar: Andrea Pirlo (AC Milan), Gennaro Gattuso (AC Milan), Massimo Ambrosini (AC Milan), Daniele De Rossi (AS Roma), Simone Perrotta (AS Roma), Alberto Aquilani (AS Roma), Mauro Camoranesi (Juventus)
Forvetler: Luca Toni (Bayern Munich), Alessandro Del Piero (Juventus), Antonio Di Natale (Udinese), Marco Borriello (Genoa), Fabio Quagliarella (Udinese), Antonio Cassano (Sampdoria)

Fransa Euro 2008

İki takım çıkabilecek bir kadro çağıran Domenech sonunda kadroyu 23'e indirdi ve 7 oyuncuya yol verdi. Cisse, Mexes, Escude, Flamini, Diarra, Landreau ve Ben Arfa turnuvayı evden izleyecek. Sanki Boumsong ve Malouda yerine Mexes ve Ben Arfa olabilirdi. Wenger'in laneti şimdiden Flamini'yi yakaladı. İyi geçirdiği ve sonunda Milan'a imza attığı sezonda, kendi ülkesinin Milli Takım'ına seçilemedi. Bir de Cisse durumu var tabi. Adam Liverpool'a transfer olduğunda Torres'in yolundayken ayağı kırıldı. İyileşti, yeniden kendini bulup Milli Takım'a çağrıldı 2006'da. Kupadan 20 gün önce bir daha ayağını kırdı. Şimdi bir kez daha çağrıldığı Milli Takım'da bu sefer de Gomis ve Benzema'nın geçirdiği harika sezona takıldı. Üzülüyorum bu Cisse'ye hakikaten...

Kaleciler: Gregory Coupet (Olympique Lyon), Sebastien Frey (Fiorentina), Steve Mandanda (Olympique Marsilya)
Savunmacılar: Eric Abidal (Barcelona), Jean-Alain Boumsong (Olympique Lyon), Francois Clerc (Olympique Lyon), Patrice Evra (Manchester United), William Gallas (Arsenal), Willy Sagnol (Bayern Münih), Sebastien Squillaci (Olympique Lyon), Lilian Thuram (Barcelona)
Orta Sahalar: Lassana Diarra (Portsmouth), Claude Makelele (Chelsea), Jeremy Toulalan (Olympique Lyon), Patrick Vieira (Inter), Samir Nasri (Olympique Marsilya), Franck Ribery (Bayern Münih)
Forvetler: Nicolas Anelka (Chelsea), Karim Benzema (Olympique Lyon), Bafetimbi Gomis (Saint-Etienne), Sidney Govou (Olympique Lyon), Thierry Henry (Barcelona), Florent Malouda (Chelsea)

28 Mayıs 2008 Çarşamba

Milli takımını sallamayan Avusturya...

Euro 2008'de yer alan 16 takımdan 15'inin herşeyi yapacak güce sahip olduğu konusunda herkes hemfikir. Şans verilmeyen tek takım ise Avusturya. Fourfourtwo Viyana'da sokaktaki insanlara sormuş bu konudaki görüşlerini. Bizdeki "Senelerin köftecisi Ahmet Usta şöyle söylüyor." tarzı röportajlara benziyor biraz...

Röportaj yapılanlar içinde kendilerini Avrupa'nın kültür şampiyonu olarak tanımlayıp futbolu sallamayan da var, "Zaten benim tanıdığım hiç kimse Euro 2008 için endişelenmiyor. Futbol takımımız ezelden beri kötüydü." diyen de. (Bu ikincisinin muhtemelen Sindelar'ın lideri olduğu 30'ların efsane Wunderteam'den haberi yok.) Ayrıca kendilerinin futbol ülkesi değil de kış sporlarıyla ilgilenen bir ülke olduğunu iddia eden abiye de hayret ettim. Kupaya 10 gün kalmış ama umurlarında değil. Okuması epey keyifli geldi bana. İlgisini çekenler için tamamı burada. Biz de Viyana'dan birkaç fotoğraf yayınlayıp 'Kültür Şampiyonu' kararını size bırakalım...

Allah affeder ama Türkiye affetmez!

Dün Çarşı için çekilen 'Asi Ruh' belgeselinin galasında Çarşı'nın lideri Alen grubu feshettiklerini açıkladı. Yaptığı duygusal konuşmayla Çarşı'nın artık olmadığını belirtti. Dün geceden beri şoktayım ve hala atlatabilmiş değilim. Konuşmanın tam metni burada. Okuyun, sizin de tüyleriniz diken diken olacaktır. Ne yazılır, ne söylenir bilmiyorum ama ben bu işi kabullenemiyorum. Fanatik derecede bir Galatasaray'lı olmama rağmen; her zaman özendiğim, keyifle takip ettiğim, bir yanımın her zaman Beşiktaş'a sempati duymasına sebep olan Çarşı'ydı. Benim için Beşiktaş'la eş anlamlıydı. Beşiktaş'ın her maçını izlemesem de her seferinde kendimi Çarşı'nın orijinal tezahüratlarını mırıldanırken buluyordum. Her ne kadar kararlarından dönmeyeceklerini bilsem de elimden geldiğince yalvarıyorum onlara. Feshetmeyin bu grubu. Nasıl Allah affeder, Çarşı affetmez dediyseniz, bilin ki aldığınız bu kararı da bu ülkede kimse affetmez, kabullenemez...

Hollanda Euro 2008

Boschker ve Landzaat'dan sonra Van Basten'den son kesiği Boulahrouz yedi. Ayrılacak son oyuncunun savunmadan olacağını zaten önceden söylemişti Van Basten. Ooijer ve Melchiot'un sakatlıkları sorun yaratmayacak düzeyde olunca ihale Boulahrouz'a kaldı. Hollanda'nın yarı final görmesi bile sürpriz olur benim için. Tek tek ele alındığında mükemmel bir kadroya sahipler ama İspanyollar gibi her turnuvada hayal kırıklığına uğratıyorlar herkesi. Onlarla ilgili tek merakım Huntelaar'ın ilk büyük turnuvasında ne yapacağı. Bir de adamım Van Persie var tabi keyifle izleyeceğim. Robben'in tek başına maç çevirmeye kalkışmaması dileğiyle...

Kaleciler: Edwin van der Sar (Manchester United), Maarten Stekelenburg (Ajax Amsterdam), Henk Timmer (Feyenoord)
Savunmacılar: Wilfred Bouma (Aston Villa), Tim de Cler (Feyenoord), John Heitinga (Ajax Amsterdam), Joris Mathijsen (Hamburg SV), Mario Melchiot (Wigan Athletic), Andre Ooijer (Blackburn Rovers)
Orta Sahalar: Ibrahim Afellay (PSV Eindhoven), Giovanni van Bronckhorst (Feyenoord), Orlando Engelaar (Twente Enschede), Nigel de Jong (Hamburg SV), Wesley Sneijder (Real Madrid), Rafael van der Vaart (Hamburg SV), Demy de Zeeuw (AZ Alkmaar)
Forvetler: Ryan Babel (Liverpool), Klaas Jan Huntelaar (Ajax Amsterdam), Dirk Kuyt (Liverpool), Ruud van Nistelrooy (Real Madrid), Robin van Persie (Arsenal), Arjen Robben (Real Madrid), Jan Vennegoor of Hesselink (Celtic)

Rusya Euro 2008

Hiddink Pavlenko ve Ivanov'u da çıkararak 23 kişilik Euro 2008 kadrosunu belirledi. Yunanistan, İspanya ve İsveç'in bulunduğu grupta Hiddink'in yine ne yapıp edip Ruslar'ı çeyrek finale taşıyacağını düşünenlerdenim. Kerzhakov ilk açıklanan kadroya bile çağrılmazken o gittikten sonra Zenit'in yeni yıldızlığına terfi eden Pogrebnyak'ın kadroda olması da manidar doğrusu...

Kaleciler: Igor Akinfeyev (CSKA Moscow), Vyacheslav Malafeyev (Zenit St Petersburg), Vladimir Gabulov (Amkar Perm)
Savunmacılar: Sergei Ignashevich (CSKA Moscow), Alexei Berezutsky (CSKA Moscow), Vasily Berezutsky (CSKA Moscow), Alexander Anyukov (Zenit St Petersburg), Denis Kolodin (Dynamo Moscow), Renat Yanbayev (Lokomotiv Moscow)
Orta Sahalar: Diniyar Bilyaletdinov (Lokomotiv Moscow), Yuri Zhirkov (CSKA Moscow), Igor Semshov (Dynamo Moscow), Dmitry Torbinsky (Lokomotiv Moscow), Vladimir Bystrov (Spartak Moscow), Konstantin Zyryanov (Zenit St Petersburg), Roman Shirokov (Zenit St Petersburg), Sergei Semak (Rubin Kazan)
Forvetler: Andrei Arshavin (Zenit St Petersburg), Pavel Pogrebnyak (Zenit St Petersburg), Roman Pavlyuchenko (Spartak Moscow), Dmitry Sychev (Lokomotiv Moscow), Roman Adamov (FK Moscow), Ivan Saenko (Nuremberg)

Arrivederci...

Beklenen oldu ve Moratti Mancini'ye yol verdi. Moratti'nin evindeki görüşme sadece 25 dakika sürmüş. Rakipsiz olduğu ligde kazandığı şampiyonluklar kurtaramadı Mancini'yi. O değil ama menajeri bir açıklama yaptı. "Roberto böyle sonuçlanmasını beklemiyordu. Inter'in başında daha fazla lig şampiyonluğu hatta Şampiyonlar Ligi'ni kazanmak istiyordu. Şimdi Mourinho gelecek ve sadece son birkaç sezonda yaşananları yapacak. Roberto şu anda şok olmuş durumda. Konuştuğumda pek iyi değildi ve yarın daha da kötü olacak..."
Açıkçası bana biraz komik geldi bu açıklamalar. 11 puan farkla öndeyken son haftada zorla kazanılan şampiyonluk. Milyonlarca dolarlık yatırıma rağmen Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final bile görmeyi başaramayan bir takım. Ve başındaki hoca beklemiyormuş böyle birşey. İleri görüşlülüğü için tebrik etmeli Mancini'yi. Şimdi Chelsea'ye gidebilir diyorlar. Grant'i mumla aratır orada da...
Mancini'de olmayan ileri görüşe sahip olduğu için kovdu Moratti onu. Kolay kazanılan şampiyonluklardan sonra Scudetto'yu kazanmanın zor olacağını gördü. Juve seneye büyük atılım yapacak. Amauri'yle ilk transfer hamlelerini yaptılar da. Keza Milan da yeni yapılanma içine girdi. Bir anda birçok transfer yapabilirler. Inter kimi alacak bilemem ama en büyük transferleri Mourinho olacak. Seneye bir İtalyan'ı Şampiyonlar Ligi yarı finalinde görürüz umarım...

27 Mayıs 2008 Salı

Egemen Korkmaz

Onu ilk olarak Beşiktaş'la İnönü'de oynadıkları bir maçta Nouma'yla yaşadığı olayla hatırlıyorum. Bir pozisyonda Nouma'yla yakın mesafeden birbirlerine diklenmişlerdi ve Egemen hiçbir müdahale olmaksızın kafa yemiş numarası yaparak yere atmıştı kendisini. Nouma'nın bile şaşırdığı bu pozisyonu hakem yememiş ve Egemen'e sarı kartı göstermişti.

Tabi o zamanlar 20 yaşında, formayı ancak kapabilmiş toy bir delikanlıydı Egemen. Seneler geçti, Egemen Bursa'ya kaptan oldu. Seyircinin en çok sevdiği ve takımda da en istikrarlı oyuncuydu. Her transfer döneminde adı mutlaka büyüklerden birisiyle anılır ama bir sonuç çıkmazdı. Hatta Milli Takım savunması için bile çokça adı geçti. Dün Trabzonspor asbaşkanı Hayrettin Hacısalihoğlu Egemen'le 3 yıllık sözleşme imzaladıklarını açıkladı. Egemen henüz 26 yaşında. Kariyerinde sıçrama yaparak daha iyi bir takıma gitmesi ve Milli Takım'a seçilmesi Trabzon'da göstereceği performansa bağlı. Aksi takdirde Trabzon'dan sonraki durağının Bursa olması bile iyimser bir ihtimal...

(Resimdeki 'Gümüş Adam' muhabbeti Memorial'ın her ay verdiği ödüllerde Aralık ayının Gümüş Adamı seçilmesinden mütevellit. Yanlış anlaşılmasın...)

D'Alessandro - Wolfsburg - Zaccardo

Bildiğiniz üzere Palermo'nun sağ bek oyuncusu Cristian Zaccardo'nun Wolfsburg'a transfer olduğu açıklandı. Bu transfer konusunda anlayamadığım Zaccardo'nun gittiği takım. 2006'da Dünya Şampiyonu olan kadronun içinde yer alıyordu Zaccardo. Hatta iki maçta forma da giymişti. Palermo'da uzun bir süredir yılda ortalama 35 maç forma giyen bir oyuncu olarak Bundesliga'nın sıradan bir takımına gitmesini anlayamadım. Nereden bakarsanız bakın İtalya'da Zambrotta ve Panucci'den sonra o gelir. Panucci'nin de son demlerini yaşadığını düşünürsek Zaccardo'nun nasıl bir futbolcu olduğu çıkar ortaya. Ya iki yıldır ben gözden kaçırıyorum ve Zaccardo berbat maçlar çıkarıyor ya da Wolfsburg 2003 yılında yapmaya çalıştığı atılıma yeniden başladı. O zaman da D'Alessandro'yu 8 milyon euroya transfer etmiş ve onun etrafında iddialı bir kadro oluşturmuşlardı. Hofland, Quiroga gibi bir zamanlar yıldız olmaları beklenen ama şimdi sıradan oldukları ortaya çıkan oyuncular da o zaman kadroya dahil edilenlerden birkaçıydı. Ama D'Alessandro'nun formsuzluğuna, takımın sadece içerde oynadığı maçları kazanabilmesi eklenince planlar bozulmuştu. Acaba hakikaten bu transfer Zaccardo gözden düştüğü için mi yoksa Wolfsburg'un atağı mı? Wolfsburg'un bir sonraki transferi gösterecektir bunu...

26 Mayıs 2008 Pazartesi

Babasının izinde

İngilizlerin eski milli oyuncusu Paul Ince'in kariyerindeki son büyük takım Liverpool olmuştu. Daha sonra Middlesbrough, Wolverhampton, Swindon, Macclesfield gibi takımlarda oynayıp futbolu bırakan Ince, şu anda MK Dons antrenörü. Oğlu Thomas Ince de babasının yolunda ilk adımını atarak Liverpool akademisine geçmiş. Forvet mevkinde oynayan Thomas Ince'in Liverpool'a gitmesini isteyen de babasıymış yine. Baba - oğul futbolcular kervanına yeni bir halka daha eklenmek üzere...

(Fotoğraf için Çağatay Berilgen'e teşekkürler...)

Değişim başladı

Barcelona'nın bu yaz revizyona gideceği herkes tarafından bilinen bir gerçekti. Önce Guardiola takımın başına geçti. Yol verecekleri oyuncuları belirlediler ve takviyeler için çalışmalara başladılar. Revizyonun ilk ismi de Seydou Keita oldu. Maili oyuncu sadece bir sene oynadığı Sevilla'yı mükemmel bir basamak olarak kullandı ve geçen Mayıs Lens'de oynarken, şimdi Barcelona'yla 4 yıllık sözleşme imzaladı. Xavi ve Iniesta'yla beraber orta sahada iyi işler çıkaracaklardır muhtemelen...

Yılın Oyuncusu...

Kicker'in yaptığı Bundesliga'da yılın oyuncusu anketi sonuçlandı. Bundesliga'daki 268 oyuncunun oy kullandığı ankette, Ribery oyların %57.8'ini alarak birinci seçildi. İkinci Luca Toni, üçüncü ise Diego...
Tarihinde ilk defa genç oyuncu keşfeden Galatasaray! Üç yıldır içimiz yanıyor, daha da kimbilir kaç defa yanacak...

Ne oldum dememeli...

2004 - 2005'de Betis formasıyla La Liga'da 22 gol atınca hem Brezilya Milli Takım'ına seçildi hem de Milan'a transfer oldu. Oldu olmasına ama transfer edilme sebebi Shevchenko'nun boşluğunu doldurmaktı. Belki bu ağır yük altında ezildi, belki de Serie A'ya uyum sağlayamadı. Bu sezon başında adı Fenerbahçe'yle de anılırken Zaragoza'ya kiralık verildi. Bugün sabah düşen habere göre Zaragoza 10 milyon euro karşılığında bonservisini de aldı. Söylenenlere göre Zaragoza'nın planı onu aldığından daha iyi bir fiyata La Liga'dan bir ekibe satmak. Ya da hiç olmadı kiralamak. Güvenceleri de bu sezon attığı 17 gol. Ama olmazsa geçen sezon başında büyük sükseyle Milan'a giden Ricardo Oliveira seneye ikinci ligde oynayacak. Başlığı tamamlayalım; ne olacağım demeli...
Zaragoza'yla ilgili daha önce yazdığımız yazı burada

Kaybedenler Kulübü...

Aslında kaybedenler kulübünden ziyade "Gönüllerin Şampiyonları" başlığı da gidebilirdi bu yazıya. Son ana kadar hayallerle yaşayıp, son anda kaybeden takımların hikayesi bu. Herkes yılın 11'i, yılın takımı, yılın iyi ve kötü transferleri yapıyorken, biz de kendimizce böyle bir sıralama yapalım dedik.
1 - Chelsea : Listedeki diğer takımların sıralaması tartışılabilir belki ama ilk sırayı Chelsea'nin almasına kimse karşı çıkmaz herhalde. Önce Carling Cup finalinde Tottenham'a kaybettiler. Ligde kimse onları sallamıyorken, son haftaya kadar United'la kafa kafaya geldiler yine olmadı. Son umut Şampiyonlar Ligi'ydi. Rakip yine United. Terry'nin ayağının kaymasıyla direkten dönen top, Grant'in de ayağını kaydırdı. Büyük hayallerle başlanan sezon hüsranla bitti. Yıldıray'ın da içinde bulunduğu 2002 Leverkusen takımına çok benziyor hikayeleri. İngiltere Süper Kupası diye de adlandırabileceğimiz Charity Shield'i United'a ve yine penaltılarla kaybederek başlamışlardı sezona. Yine United'a yine penaltılarla kaybederek kapattılar sezonu...
2 - Glasgow Rangers : İki ay önce ligde ve kupada şampiyonluğuna kesin gözüyle bakılan, Uefa'da çeyrek final oynayan ve ezeli rakibi Celtic'i hasetinden çatlatan bir takımdı Rangers. Hatta burada Strachan'ın futbolcuyken yediği dayağın fotosuyla gönderme bile yapmıştık Celtic'e. İki ay içinde Uefa'da ve İskoçya Kupası'nda finale geldiler. Ligde Celtic'e iki kez yenilmelerine rağmen puan olarak hala üstte yer alabilme avantajı onlardaydı. Önce Uefa finalinde Zenit'e 2 - 0 kaybettiler. Sezon boyunca onları finale taşıyan katı savunma anlayışı finalde sonlarını hazırladı. Sadece bir hafta sonrasında Celtic lig şampiyonluğunu ilan etti. Rahatlıkla kazanabilecekleri ligi, Uefa gazıyla yaşadıkları konsantrasyon eksikliği yüzünden elleriyle verdiler ezeli rakiplerine. Kalan tek hedefleri İskoçya Kupası'ydı. Zoraki gelen 3 - 2'lik galibiyetle sezonu kupayla kapatmış oldular. Bir haftada Uefa ve ligi kaybedip İskoçya Kupası'yla tatmin oldular mı? Hiç sanmıyorum...3 - Sivasspor : Listedeki takımlar arasında en mütevazi olanı. Şampiyonluk akıllarının ucundan bile geçmiyordu sezona başlarken. "Bu hafta tökezlerler, artık toparlanamazlar" düşünceleri altında ligin son iki haftasına kadar şampiyonluk yarışındaydılar. 33. haftadaki Galatasaray yenilgisi sadece şampiyonluğu değil, Şampiyonlar Ligi hayallerini de suya düşürdü. En azından Uefa diye son haftaya girdiler ama 3'lü averaja takılarak onu da kaybettiler. Hala "Bizim yarışımız Fenerbahçe'yle değildi" diyerek Uefa yolları arayarak mızıkçılık yapmaya çalışıyorlar. Kimilerine göre tecrübesizlikten kaybettiler şampiyonluğu, kimilerine göre pastadan pay almalarını istemeyen dört büyüklerin kirli elleri yüzünden. Bu satırların yazarına göre ise fakir fukara edebiyatı yapan ve futbolcuları önemli maçlardan önce medya maymununa çeviren teknik direktör ve yöneticiler yüzünden...Daha detaylı analiz burada...
4 - Getafe : Hangimiz onlar için üzülmedi ki bu sezon? Bayern karşısında beş dakikada kaybettikleri tur ve bu sezonun tartışmasız en nefret edilen takımı Valencia'ya kaybettikleri İspanya Kupası. Schuster Real Madrid'in başına geçince herkes onun kurduğu düzenin çökeceğini ve Getafe'nin yeniden sıradan takım hüviyetine bürüneceğini düşünüyordu. Brondby kariyeri yeterli görünen Laudrup, Schuster'in sistemine kendi felsefesini ekleyerek Getafe'yi hayal edemeyeceği bir noktaya taşıyacaktı ki Abbondanzieri bir anda herşeyi batırdı. 114 dakika 10 kişi oynadığı Bayern'e karşı 3 - 1 üstün girdiler son beş dakikaya. Kupanın en büyük favorisini elemelerine ramak kalmışken Abbondanzieri önce yumurtladığı, sonra yanlış çıktığı iki pozisyonla Luca Toni'yi günün kahramanı yaptı. Sadece bir hafta sonrasında basiretsiz Koeman'ın Valencia'sına İspanya Kupası'nı kaybettiler. Bir hafta öncesinde iki şampiyonluk hayali kurarken, kendilerini düşme hattının üç puan üzerinde buldular. Son iki haftada düşme potasından sıyrıldılar ama Laudrup'un istifası geldi bu sefer de. Uefa şampiyonluğunu kovalarken seneye Inter Toto'da bile yoklar...5 - Roma : Yine İtalya Kupası'yla kapatılan bir sezon, yine ertelenen hayaller. Capello'nun kazandırdığı şampiyonluğun üzerinden 7 yıl geçti ve Roma bu süreçte 4. kez 2.likle kapattı sezonu. Bu yıl onların da beklemediği şekilde sonuçlandı aslında. Üç ay önce Inter arayı tamamen açtığı sırada onların aklında Şampiyonlar Ligi vardı sadece. Real Madrid'i iki maçta da yenerek çeyrek finale geldiler ama United'ın yaşattığı dejavu onları Serie A'ya geri döndürdü. Inter'in puan kayıpları Scudetto'yu kazanma ihtimallerini son haftaya kadar taşıdı ama gamsız Ibrahimovic'in aklına son haftada 2 gol birden atmak gelince Roma'ya ikincilik onuru kaldı bir kez daha. Aslında içerdeki Livorno beraberliği ve Lazio'ya kaybedilen Roma derbisi olmasa müthiş bir mucizeye imza atacaklardı. Onlar da dün artık iyice tadı kaçan alışılagelmiş İtalya Kupası finalinde Inter'den intikam aldılar kendilerince ama neyleyim böyle intikamı...

(Aslında listeye eklenecek daha çok takım var ama kendimce en uygun beşini seçtim. Listeyi Sevilla, Milan, Bordeaux, Fenerbahçe'yle uzatmak da mümkün. Kendi kaybedenler kulübü ilk 5'ini yapanlar veya listeye takım eklemek isteyenler yorumlara bırakırsa sevinirim...)

Neredeyse zevkten dört köşe!

"Benim felsefemde neredeyse, kötü demektir çünkü mağlubiyetle eş anlamlıdır. Chelsea neredeyse Lig Kupasını, neredeyse Lig Şampiyonluğunu, neredeyse Şampiyonlar Ligi'ni kazanıyordu. Neredeyse hiçbirşeydir!"
"Benim felsefeme göre iki şampiyonluk kazanılan üç yıldan sonra hiçbir kupa kazanılamadan kapatılan bir sezon başarısızlıktır. Ancak kaybeden birisinin felsefesinde bu sezon harika bir sezondur..." Jose, keyifli bir şekilde Grant'in "başarılı bir sezondu" açıklamasına gönderme yapıyor...