14 Haziran 2008 Cumartesi
Özür...
Daha önceden defalarca kendisinin bulunduğu yeri haketmediğini, Liverpool'a yakışmadığını hatta bazen abartıp futbolcu bile olmadığını söylüyordum. Liverpool sağ tarafında yaptığı işlerden sonra Hollanda'yla oynadığı iki maçta gösterdiği 1 gol 2 asistlik performanstan sonra söylediklerim için özür diler, tükürdüğümü yalamayı borç bilirim...
Hollanda 4 - Fransa 1
Hollanda'ya turnuva öncesi asla şans vermedim hala da vermiyor ve Portekiz ya da Almanya'dan iyi olduklarına inanmıyorum. Ama reddedilemeyecek de bir gerçek var ki bu turnuvada 4-3-3'ü en iyi uygulayan ve en iyi kontraatağa çıkan takım onlar. İtalya maçında çizgiden çevirdikleri iki toptan da 30 saniye sonra gol attılar. Bugün bir farkla öndeler. Fransa bastırıyor. Golü yiyecekler diye bakarken bir hızlı hücumla golü buluyorlar...
Özellikle ikinci yarının başında Van Basten'e salak gözüyle bakıyordum. Kuijt-Engelaar'ı çıkarıp Robben-Van Persie'yi alması çılgınlıktı bana göre. İtirazım Kuijt'e değil elbet ama Engelaar'ın çıkmasıyla De Jong'un savunmanın önünde tek başına bırakılmasını anlayamamıştım. Dediğim çıkacak Fransa bastırıyor derken Robben kesti Van Persie golü attı. Sneijder'e ayrı bir paragraf açmak lazım. Üç yıl içinde Ajax'ın gelecek vadeden oyunculuğundan Real Madrid'in yıldızlığına terfi etti. Şimdi ise tam bir dünya yıldızı gibi oynuyor. Böyle devam ederse takımı tek başına şampiyonluğa bile götürebilir. Hücum hattına zaten söyleyecek bir şey yok Hollanda'nın ama benim anlayamadığım, elemelerde savunması dökülen Hollanda'nın bu kadar kısa sürede bu işe nasıl çözüm bulduğu. Tabi bir de ilk kadrodan çıkarılıp Babel'in sakatlığı sonrası tekrar çağırılan Boulahrouz'un nasıl ilk 11 oynadığı...
Fransa'da bir devrin sonu geldi artık. Coupet, Gallas, Thuram, Makalele gibi oyuncular son turnuvalarında. Henry, Vieira, Sagnol bir dahaki turnuvaya çağırılırlar mı belirsiz. İşin kötüsü arkadan gelen jenerasyonun önceki kadar iyi olmaması. Açıkça görüldü ki Fransa Zidane ve Vieira olmadan oynamayı hala beceremiyor. Toulalan orta sahada ne kadar iyi niyetle çalışsa da yetersiz. Zidane'dan sonra ne Henry ne de Ribery bu takımın yeni lideri olacak kapasitede değil. Nasri'ye, Benzema'ya hiç girmiyorum. Aslında hiçbirinin ne kadar mükemmel oyuncular olduğuna itirazım yok. Ama Fransızlar Zidane'a alışmışlıktan hala kurtulamamış. Makalele - Vieira ikilisi de bozulunca göbekten atılan tüm toplarda Thuram ve Gallas çaresiz kalıyor. Bir önemli nokta daha var. Eskiden yedek kulübesi bakımından büyük zenginliği olan ve her an sonucu değiştirebilecek oyuncular barındıran Fransa'da artık kurtarıcı olarak Gomis oyuna sürülüyor. Varın gerisini siz düşünün...
İtalya 1 - Romanya 1
Günlerdir blogda da yazıyoruz. Milli Takımımız La Liga'da 18 gol atan Nihat'ı kullanamıyor diye. Haksızlık ediyormuşum gibi geliyor İtalya'yı izlerken. Bu sezon toplamda 39 gol atan Luca Toni'yi kullanamıyor İtalyanlar. Daha doğrusu Toni bir yerlerde yanlış yapıyor. İlk maçta ortadan sadece Pirlo'nun pasörlüğü yetmemiş olacak ki Donadoni bu maç Gattuso ve Ambrosini'yi kenarda tutarak De Rossi ve Perrotta'yı kullandı orta sahada. Kanatlardan da Del Piero ve Camoranesi aldıkları her topu Toni'yle buluşturmak istedi ama ne çare. Hakkını yemeyelim. Attığı net bir gol de hakem tarafından iptal edildi Toni'nin (alttaki ilk resim) ama birşeyler de hep eksik kalıyor. Fizik ve stil olarak kendisine benzeyen Drogba veya Nistelrooy kulüp ya da Milli Takım farketmeksizin aynı başarıyı gösterirken Toni hep çaresiz kalıyor. En büyük sebebi de Toni'nin kulübünde yanında partneriyle oynarken Milli takımda hedef santrafor olarak oynatılması. Nitekim yanına ikinci santrafor olarak Quagliarella girdikten sonra onun da etkisinin gözle görülür bir şekilde artması bu tezimizde en büyük dayanak noktası...
Romanya için ne söylemek gerek bilmiyorum. Fransa'nın da yenilmesiyle son maçta Hollanda yedeklerine karşı alacakları bir galibiyet onları çeyrek finale taşıyacak. Ezik psikolojisini çok iyi kullandı Piturca. 4'lü savunma önünde asıl görevleri savunma olan Chivu ve Radoi'yi ön libero olarak kullanan ve Mutu'yu tek forvet olarak oynatan Piturca öncelikle beraberlik amacına iki maçta da ulaşmayı başardı. Son maç aslarının önünde Euro 2008'e geldikleri Hollanda'nın yedeklerini yenmek için sistemi bozacaklar mı bilemem ama aksi bir sonuçta Mutu'nun penaltısını çok arayacaklar. Dünya'nın en iyisi olmasına rağmen penaltı özürlü Buffon'a gol atamamak yakışmadı ona...
Cannavaro ilk sakatlandığında Barzagli-Materazzi'nin uyumsuzluğu sorun olacak demiştik. Hollanda maçında da bunu gördük. Ama Donadoni bugün olayı abartıp ikisini birden yedeğe çekti. Sağ bek Panucci ve sol bek Chiellini'yle tandemi oluşturmaya çalıştı ama nafile. Savunması dillere destan İtalyanlar Cannavaro ve Nesta'dan birisi bile olmasa savunma yapamıyormuş meğer. Mutu'nun golünün komikliğini anlatmaya gerek yok. Gökhan Zan'ın bile yapmayacağı bir hata yaptı Zambrotta. Penaltı da gol olsa Donadoni'yi son maça bile çıkarmadan yollarlardı ya neyse...
Romanya için ne söylemek gerek bilmiyorum. Fransa'nın da yenilmesiyle son maçta Hollanda yedeklerine karşı alacakları bir galibiyet onları çeyrek finale taşıyacak. Ezik psikolojisini çok iyi kullandı Piturca. 4'lü savunma önünde asıl görevleri savunma olan Chivu ve Radoi'yi ön libero olarak kullanan ve Mutu'yu tek forvet olarak oynatan Piturca öncelikle beraberlik amacına iki maçta da ulaşmayı başardı. Son maç aslarının önünde Euro 2008'e geldikleri Hollanda'nın yedeklerini yenmek için sistemi bozacaklar mı bilemem ama aksi bir sonuçta Mutu'nun penaltısını çok arayacaklar. Dünya'nın en iyisi olmasına rağmen penaltı özürlü Buffon'a gol atamamak yakışmadı ona...
13 Haziran 2008 Cuma
Avusturya 1 - Polonya 1
Bu maçla ilgili fazla bir şey söylemeye gerek yok. Avusturya kimse kendisine inanmazken, zayıf kadrosuyla çok iyi oynuyor. Hırvatistan ve Polonya maçlarından 4 puan çıkaracak bir futbol oynamalarına rağmen, Almanya karşısına 1 puanla çıkacaklar. Turu geçmeleri imkansıza yakın ama futbol işte bu. Polonya'nın ilk golü atamayana atarlar şeklinde oldu. Ama ofsayt olduğunu da belirtmek lazım. Avusturya tecrübesizlikten midir bilinmez çok fazla gol kaçırıyor. Yukarıdaki resim bunun en büyük ispatı. 2006'da Almanlar kendi seyircilerinin bile beklemediği bir futbolla 3. oldu ve halkın Milli Takım'a olan inancının artmasına sebep oldu. Avusturya'da durum daha vahimdi. İmza kampanyaları bile düzenlendi turnuvadan çekilmeleri için. Bu turnuvadan sonra Avusturya halkının da milli takımına olan inancı artacaktır. Elenecekleri için kısa vadede başarılı bir turnuva sayılmayabilir onlar için ama uzun vadede Avusturya futbolu adına önemli temeller atılacaktır...
Bu arada Almanya maçından önce Beenhakker'den Löw ve Ballack'ın kellesini isteyen Leh basını turnuva sonunda Beenhakker'in kurşuna dizilmesini talep ederse hiç şaşırmam...
Bu arada Almanya maçından önce Beenhakker'den Löw ve Ballack'ın kellesini isteyen Leh basını turnuva sonunda Beenhakker'in kurşuna dizilmesini talep ederse hiç şaşırmam...
Hırvatistan 2 - Almanya 1
Şampiyonanın en büyük favorisi yenildi, yaşasın yeni favori Portekiz. İşin şakası bir yana Almanya bugün Bilic tarafından kilitlendi. Polonya maçını çok iyi analiz etmiş olacak ki Olic'i ileride tek forvet bırakarak, Rakitic takviyesiyle orta sahayı güçlendirdi. Niko Kovac, Kranjcar ve Modric üçlüsü karşısında Ballack ve Frings ne hücum hattına ne de kanatlara olumlu top kullanamadılar. İlk yarı Hırvatistan kesinlikle üstün taraftı ve aradıkları golü de Srna'yla buldular. Kranjcar'ın kaçırdığı iki tane çok net pozisyon da var ki onlar da gol olsa farka gidebilirdi bu maç...
Almanya açısından bakıldığında bu mağlubiyet erken bir uyarı niteliğinde değerlendirilebilir. İkinci yarıya Gomez ve Podolski'yi çıkarıp Borowski ve Schweinsteiger değişikliğiyle başlansa belki bu maçı da çevirebilirlerdi. Ama Löw Jansen - Odonkor değişikliğini yeterli görerek kanatlardan etkili olmak istedi. Son maç Avusturya'yı mağlup ederek gruptan çıkacak büyük ihtimalle Almanya ve çeyrek finalde Portekiz'le erken final oynayacaklar. Schweinsteiger'in yokluğunu hissederler mi bilmiyorum ama Ballack ve Klose bir an önce toparlanıp kendine gelmezse Almanlar favori geldiği turnuvayı erken kapatabilir. Bir dipnot da Podolski'yle ilgili söylemek lazım. Löw Gomez'den de vazgeçmemek için Podolski'yi sol kanatta oynatıyor. İşin hücum yönüne lafımız yok. Ama Polonya maçında rakibe verilen iki pozisyonda Podolski - Jansen ikilisinin kanadından geldi. Bugün de maçın en iyi oyuncusunun Hırvatistan'ın sağ tarafında oynayan Srna olduğunu düşünürsek, Löw bir an önce Podolski ya da Gomez'den vazgeçmeli. Schweinsteiger'in cezasını da düşünürsek sol taraf için Borowski ya da Hitzlsperger en uygun adaylar... Hırvatistan'ı Avusturya maçında tanıyamamıştık. O gün oynanan oyunun konsantrasyon eksikliğinden olduğu apaçık. Hırvatlar turnuvanın sürpriz adayı olarak gösterilmelerine yakışır bir oyun oynadılar bugün. Srna ekstra iyi bir günündeydi. Olic için ayrı bir paragraf açmak lazım. Maç boyunca sürekli pres yapıyor, orta sahaya gelip top alıyor ve sürekli kanatlara kaçarak diğer arkadaşlarına boş alan yaratıyor. Bugün yanında Petric de yoktu ama tek başına Alman savunmasını çok yordu. Bedavadan da bir gol bularak alkışlanarak çıktı oyundan. Ben ne Cska'da ne de Hanburg'da hiç bu kadar iyi görmemiştim onu. İki maçtır harikalar yaratıyor. Çekler'i geçersek rakibimiz Hırvatistan olacak. Almanya yerine Hırvatlar her zaman tercih edilebilir bir seçenek. Ama şimdiden Çekler'i ve Hırvatlar'ı eleyip yarı final rüyası görmeye başlayan, iki rakibi de çerez olarak gören skor medyama Fatih Terim de ayak uydurmaz umarım...
12 Haziran 2008 Perşembe
Değişmez bu düzen
Yer gök inlesin bu sesi dinlesin!
Gör artık şu gerçeği Fatih Hocam! Başarılı olmak, maç kazanmak için bu takımın orta sahanın ortasında top kapan, pres yapan bir futbolcuya daha ihtiyacı var. Sadece Aurelio yetmiyor. Daha önce Hamit'in yaptığını, bugün ikinci yarı Mehmet Topal yapınca orta sahada üstünlüğü ele geçirdik. Arda, Gökdeniz, Tuncay, Tümer, Aurelio orta saha düzeniyle sözde cesaret örnekleri tutmuyor kimseye karşı. Hakan Yakın'ın ilk yarıda boş kaleye yollayamadığı top gol olsa şimdi çok daha farklı şeyler konuşuyor olabilirdik.
Artık herşey Çek Cumhuriyeti maçına kaldı. Berabere bile kalsak penaltılara gitme şansımız var. Gerçi Çekler Avrupa Şampiyonası tarihinde penaltılarla en çok tur atlayan taraf ama...
Orta sahayı kalabalık tutarak 4-5-1 ya da 4-3-3 tarzı oyundan başkasını oynamak doğru değil bu saatten sonra. Ama bu taktiği doğru oyuncuları doğru yerde oynatarak oynayamazsak Portekiz maçından bir farkı olmaz. Ne Tuncay ne de Gökdeniz. Sağda Nihat, solda Arda, tek forvet Semih dizilişi en uygunu gibi duruyor. İspanya'da 18 gol atmış bir adamı kullanamayan takım olur mu hiç? Son maç için benim kafamdaki en ideal taktik ve kadro budur. Katılmayanlar yorumlara kendi alternatiflerini yazabilirler...
Volkan, Sabri-Servet-Emre Güngör-Hakan Balta, Nihat-Hamit-Aurelio-Emre(Topal)-Arda, Semih
Portekiz 3 - Çek Cumhuriyeti 1
Türkiye maçına göre daha kötü bir Portekiz'le, İsviçre maçına göre daha iyi bir Çek Cumhuriyeti karşılaştı. Kötü gibi dursa da Portekiz daha fazla pozisyona giren ve kazanmak isteyen taraftı. Ronaldo farkıyla da bunu başardılar. İsviçre maçına liderliği garantilemiş olarak çıkacaklar. Oyuncularını dinlendirme fırsatı yakalayan Scolari'den mutlusu yoktur herhalde. Çekler maçı kazanacak pozisyonlar yakaladı. Değerlendiremeyince, yedikleri 10 dakikalık bir baskıyla yenik duruma düştüler. Tekrar beraberliği yakalama imkanları da oldu ama Ricardo izin vermedi bu sefer. Portekiz hücumda çok iyi pozisyonlar yakalamasına rağmen savunma anlamında iyi işaretler vermedi. Sionko turnuvadan sonra yeniden Bundesliga'ya dönebilir. Cech için söylenebilecek fazla birşey yok. Buffon'un yediği üç gol yüzünden midir bilinmez, yine çok iyi bir maç çıkardı...
Scolari Chelsea'de
Haber yine Chelsea'nin resmi web sitesinden. Ancelotti haberindeki gibi balon olacak gibi de durmuyor çünkü Scolari de olmazsa Chelsea'nin başına geçecek üst düzey hoca kalmayacak piyasada...Üst üste üç büyük turnuvada İngilizler'i eledikten sonra orada çalışacak sükseye erişti Scolari. Piyasada en beğendiğim antrenörlerden birisidir. Uluslarası turnuvalarda kazandığı başarılar, Abramovich'i Şampiyonlar Ligi için ona yöneltmiş olabilir. Inter'in, en büyük hayali Portekiz'in başına geçmek olan eski Chelsea'li hocası, Portekiz'in yeni Chelsea'li hocasıyla eşleşirse tadından yenmez. Karışık ama anlaşılır bir cümle oldu galiba...
Ölüm Grubu ve İspanya
3. senemizde taşıdığımız 3. ev yüzünden birkaç gündür yokuz. Kusurumuza bakılmaya. Kısaca belirtmek gerekirse en hazır gözüken takım Hollanda gibi durdu ama hiçbirşey kanıtlanmış değil. Fransa-Romanya maçı sabaha kadar oynansa yine de berabere bitecek maçlardan birisiydi. Piturca Romanya'yı bu amaçla çıkarmış zaten sahaya. Domenech de Benzema'yı, Anelka'yı çıkarıp Gomis'le gol arayarak yardım etti zaten Piturca'ya. Hollanda skor olarak da oyun olarak da İtalya'yı dağıttı. Buna itirazımız yok. Ama ilk gol ofsayt. İkinci ve üçüncü golün de İtalya'nın çizgiden çıkarılan pozisyonları sonrası kontraataklarla geldiğini düşündüğümüzde İtalya'yı pek de suçlamamak gerek. Elbette ki Sneijder'in, sevmememe rağmen Kuijt'in oyunlarını göz ardı edemeyiz ama Hollanda işi garantiledi yaklaşımı da son derece yanlış. Üçüncü maçlar sona erene kadar hiçbirşey belli değil bana kalırsa.
İspanyollar her zamanki gibi harika başladılar turnuvaya. Açıkçası Rusya'ya 4 atmalarını ben de beklemiyordum. Ev taşıma telaşı yüzünden D grubu maçlarını izleyemedim ama özetlerden gördüğüm kadarıyla kırılma noktalarında Rusya adına kaçan önemli pozisyonlar yok değil. Arshavin ve Pogrebnyak olsa belki daha farklı olabilirdi. İspanya bu gruptan çıkar ama sonrası için hala umudum yok. Ibra seneler sonra milli formayla ilk golünü attı, İsveç kazandı. Sadece gol orucunu değil gamsızlığını da bitirmiş gibi gözüktü bana Ibrahimovic. Larsson için fazla söze gerek yok zaten. Mükemmel bir oyuncu. Şimdi gelsin Süper Lig'e, çoşturur ortalığı. Yunanistan'ın miadı dolmuş gibi gözüktü ama söz konusu Rehhagel'in takımı olunca iki kere düşünüyor insan...
9 Haziran 2008 Pazartesi
Üstün Alman Teknolojisi
Daha çok Bayern Münih için söylenen ve bizim de blogda sık sık kinayesini yaptığımız bu benzetme Polonya karşısındaki Almanlar'a daha çok yakışıyor. Favori olarak geldikleri turnuvada favori gibi oynuyorlar. Ellerindeki alternatifli kadronun ilk meyvesini bugün sol tarafta Podolski'yi oynatarak aldılar. İstedikleri zaman solda Hitzlsperger'i ya da Schweinsteiger'i kullanarak Podolski'yi hücuma kaydırırabilirler. Sağda Fritz müthiş bindirmeler yapıyor ve duran toplar dışında Schneider'i hiç aratmıyor. Düşük bir performans durumunda Odonkor kenarda hazır bekliyor. Skoru korumak mı gerekiyor? Tek forvet Klose'yi bırakıp ortayı Frings ve Borowski'yle geçilmez hale getirebilirler. Üretebilecekleri daha bir sürü varyasyon var. Söylemek istediğim, biz hala Nihat'ı aktif kullanabileceğimiz bir taktik üretemezken 2004'de gruptan çıkamayan Almanya'nın 4 yılda nerelere geldiği. Yarı finale kadar da fazla zorlanmayacaktır Almanlar...
Polonya'nın asıl gücü bundan sonra ortaya çıkacak. Almanya'ya karşı ellerinden gelen bu kadardı. Gruptan çıkmak için Hırvatistan'ı yenmeleri şart. Bu maçta savunmaya çekilerek maçı keyifsiz hale getirmedikleri için herkesin teşekkürünü hakediyorlar. Zurawski'nin direğin yanından auta giden vuruşu girse daha da keyifli bir maç izleyebilirdik belki. Beenhakker'e saygım sonsuz. Eğer Smolarek'i daha aktif hale getirebilirlerse önemli işler yapabilirler...
Stat: Wörthersee
Hakemler: Tom Henning Ovrebo, Geir Age Holen, Erik Raestad (Norveç)
Almanya: Lehmann, Lahm, Metzelder, Mertesacker, Jansen, Fritz (Dk. 55 Schweinsteiger), Ballack, Frings, Podolski, Gomez (Dk. 75 Hitzlsperger), Klose (Dk. 90 Kuranyi)
Polonya: Boruc, Golanski (Dk. 75 Saganowski), Bak, Zewlakow, Wasilewski, Krzynowek, Dudka, Lewandowski, Lobodzinski (Dk. 65 Piszczek), Smomlarek, Zurawski (Dk. 46 Guerreiro)Goller: Dk. 20 ve 72 Podolski (Almanya)
Sarı kartlar: Dk. 64 Schweinsteiger, Dk. 40 Smolarek, Dk. 60 Lewandowski
Zayıf takım Avusturya
Maçın 60. dakikasına kadar Bilic'in bir planı olduğunu, oyuncuları ilk maçtan yormak istemediğini düşündüm. Yanımdakilere Avusturya'nın oyununun, Hırvatistan'ın istediği gibi olduğunu ve ani bir atakla skorun 2-0'a geleceğini söyleyip durdum. Çünkü ya ben dahil herkes Avusturya'yı çok fazla küçümsemişti ya da elemelerde izlediğimiz Hırvatlar yoktu sahada...
Hırvatlar 4-6-0 diyebileceğimiz bir kadroyla sahadaydı. İleride görev yapan Petric - Olic ikilisi daha çok kanatlara kaçarak arkadan gelecek olanlara fırsat yaratmaya çalıştılar ama Hırvatlar'ın penaltı dışında tek pozisyonu Petric'in müsait durumda auta yolladığı voleydi. Geçen sefer burada da yazdığımız üç büyücü Petric - Kranjcar - Modric sorumluluk almaktan uzk bir oyun oynayınca Hırvatistan kendi sahasına hapsoldu. Bilic değişiklerle birşeyler yapmaya çalıştı ama Avusturya'nın hızını kesemedi...
Avusturya için averaj takımı diyen hepimiz yanıldık. Kendi halkının bile inanmaması ve Euro 2008'de yer almaması için imza kampanyası toplaması Avusturyalı oyuncuları çok fazla hırslandırmış. 25. dakikadan sonra maçın mutlak hakimiydiler. Herkes Ivanschitz'in liderliğini beklerken, sağ kanatta Bremen'li Martin Harnik tek başına Avusturya'yı sürüklemeye çalıştı. Hırvatlar'ın sol tarafında Simunic dayanamayıp tekmeyi basacak ona diye çok bekledim açıkçası. Özellikle de Ümit Korkmaz'ın oyuna girmesiyle iki kanattan birden ezdiler Hırvatlar'ı ama tüm izleyenlerden topladıkları sempati dışında bir kazançları olmadı. Ümit Korkmaz'ın adı çok yakında dört büyüklerle anılacaktır medyamızda hazır olun. Hatta Trabzon ya da Beşiktaş gaza gelip transfer ederse şaşırmam. Dün Portekiz'e kaybetmemizi Portekiz'e bağlayanlara en güzel cevaptır Avusturya'nın mağlubiyeti. Biz kötü oynadık ve yenildik. Avusturya ise hakettiği bir maçı tecrübesizliğinden, kendisine liderlik edebilecek bir oyuncu aradığından kaybetti. Vastic'i denediler tecrübesinden dolayı ama kötü bir tercih oldu...
Son sözüm Luca Modric ile ilgili. Harika ve isabetli paslar atabiliyor, fizik olarak rakiplerine ezilmiyor ama bugün en önemli görevini yapıp sorumluluk alamadı ve sahada kayboldu. Yeteneğine lafımız yok ama 23 milyon euroluk bir oyuncu gibi değildi. Selçuk Yula'nın dediği gibi "kumaşı iyi..."
Stat: Ernst Happel
Hakemler: Peter Vink, Adriaan Inia, Hans Ten Hoove (Hollanda)
Avusturya: Macho, Proedl, Pogatetz, Stranzl, Standfest, Aufhauser, Ivanschitz, Saeumel (Dk. 61 Vastic), Gercaliu (Dk. 69 Ümit Korkmaz), Harnik, Linz (Dk. 74 Kienast)
Hırvatistan: Pletikosa, Corluka, Robert Kovac, Simuniç, Pranjiç, Srna, Modric, Niko Kovac, Kranjcar (Dk. 61 Knezevic), Olic (Dk. 82 Vukojevic), Petric (Dk. 72 Budan)
Gol: Dk. 4 Modric (penaltı)
Sarı Kartlar: Dk. 3 Pogatetz, Dk. 21 Saumel, Dk. 68 Prödl; Dk. 51 Robert Kovac (Hırvatistan)
Edit : Ümit Korkmaz için yakında 4 büyüklerle adı çıkar dedik. Frankfurt'a transfer haberini atladık. Artık Fotomaç bir dahaki seneyi bekleyecek...
Sorgulanması gerekenler...
"Bu maçı kaybettik, ama skordan ötesini de sorgulamamız gerek: 2003 kışında Volkan-Servet-Tuncay-Sabri-Hamit’li Ümit Milli Takımımız, C.Ronaldo-Bosingwa-Quaresma-Postiga’lı Portekiz’i içeride dışarıda yenerken, 5 sene sonra bugün aynı oyuncu listelerinin kat ettikleri ve kat edemedikleri mesafe dikkate değer..." Uğur Meleke
8 Haziran 2008 Pazar
Henüz bitmedi...
Konuşulacak fazla birşey yok. Gücümüz yetmedi Portekiz'e. Fatih Terim Ronaldo'yu, Simao'yu, Nuno Gomes'i, Deco'yu kitledi ama Pepe gelmedi aklına. Rakibi kilitleyip beraberlik koparmak için çıktık maça. Kaleyi bulan tek şutumuz var o da Mevlüt'ün Ricardo'nun üstüne giden şutu. Kazım'ın kanadı dışında hiçbir hücum opsiyonumuz yoktu. Orta sahada takımı yönlendirmesi gereken Emre, Moutinho karşısında yok oldu. Yüzünü rakip kaleye dönemedi bile. Daha iki maç var. İsviçre - Çek Cumhuriyeti maçını da izledik. Bizden üstün takımlar değiller. Yok şu oyuncu neden kadroda değil, şu olsa yenerdik tartışmaları çok saçma. Maçtan sonra televizyonlarda skora göre yorum yapanlar fırsatı kaçırmayıp başladılar eleştiriye.
Dediğim gibi gücümüz yetmedi. Kim olursa olsun oynadığımız oyun değişmeyecekti Portekiz'e karşı. Fatih Terim Tuncay'a neden 90 dakika sabretti anlayamadım. Belki Gökhan sakatlanmasa Tuncay - Arda değişikliğine gidecekti. O son hakkını Semih'le kullandı. Nihat'ın bu sistemde tamamen etkisiz kaldığı ve harcandığı aşikar. İsviçre maçına da aynı düzenle çıkmayız büyük ihtimalle. Bu arada Gökhan Zan'ın İsviçre maçında oynayamama durumu varmış. İnşallah...
İsviçre 0 - Çek Cumhuriyeti 1
Aslında benim için maçın en önemli fotoğrafı budur. İsviçre kendi evinde açılış maçında sadece maçı kaybetmedi, geriye kalan maçlarda gruptan çıkabilmesi için en çok ihtiyaç duyduğu golcüsünü de kaybetti. Çarşamba günü Eren Derdiyok - Streller ya da tek forvet Streller düzeniyle karşımıza çıkacaklar. Dün istekli olan, daha çok saldıran ve topla oynayan onlardı ama Çek Cumhuriyeti belki de bulduğu tek pozisyonda golü attı. Cech ve Ujfalusi çok iyi oynadı. Vonlanthen'in kaçırdığı pozisyonsa tamamen şanssızlıktı. Çarşamba günü bizimle ölüm kalım savaşı yapacak İsviçreliler. Özellikle sağ tarafta Behrami - Barnetta ikilisine çok dikkat etmemiz lazım...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)