Gün geldi. Hayranı olduğumuz Emre sessiz sedasız Inter'in yolunu tuttu Okan abisiyle beraber. Hepimiz çok kızdık onlara. Takımlarına para kazandırmadan gittikleri için. Hatta kaçan şampiyonluğun faturasını bile çıkardık. Daha önce kaybedilen maçları sorgulamaksızın onları suçladık. Ama zaman herşeyin ilacıdır derler ya. Zamanla unuttuk kırgınlıkları ve Martins'e attığı derinlemesine bir pas gol olunca, Emre'nin asistine sevinirken bulduk kendimizi. Hangimiz gururlanmadı ki Lazio maçını attığı iki golle çevirdiğinde ve mükemmel aşırtması yılın golü seçildiğinde. Kimse açıkça belli etmese de bir yanımız hep geri dönmesini istedi Galatasaray'a. Newcastle'a gittiğinde kırgınlıkları unutup tamamen Emre'ci kimliğe bürünmüştük artık. Senede 10 maça da çıksa, sadece kornerden 1 asist de yapsa bizim için yetenekleri tartışılmazdı. Gün geldi, medyadaki abilerine kötü hareketler yaptı Macaristan maçında. Herkes ayıplarken onu manevi babası Terim sahiplendi. İmparator sahiplenirse biz de sahipleniriz dedik, yine kızmadık. Her transfer döneminde adı Fenerbahçe'yle anılıyordu ama o Galatasaray'dan başka takımda forma giymem diyordu. Adnan Polat'ı manevi babası ilan etmişti. Biz de gülüp geçiyorduk Fenerbahçe haberlerine. Ama gördük ki bizim çocuksu mutluluğuyla görmeye alıştığımız Emre çocukluğu çoktan üstünden atmış, paranın her kapıyı açabildiğini farketmişti. 3,5 milyon euroluk Fenerbahçe teklifini kabul ederek tüm Gs taraftarları için affedilemez olanı yaptı. Daha önceki tüm hatalar tamam ama bu...
Kızgınlığımız Galatasaray'da oynamamasına değil. Çünkü onun oynadığı mevkide ona ihtiyacımız yok zaten. Ama gidilebilecek o kadar takım arasından en çok parayı verdiği için Fenerbahçe'ye transfer olmak? Kızgınlığımız buna işte. Bundan 7-8 sene sonra Arda Turan'ı Fenerbahçe formasıyla görmekten ne farkı var ki bu transferin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder